17.AĞUSTOS.1999 Depreminden önce kat karşılığı müteahhitlik yapmaya başlamıştım.
Çok iyi de bir ekibim vardı.
Birkaç bina yaptım.
Yeni bir bina yapımı için kolları sıvamıştım ki, baş ustam Samsuna göçmek zorunda kaldı.
Ben de bunun üzerine yeni bir kalfa buldum.
İnşaatın temelini attık.
Usta bana gelerek, abi bu projeyi kim çizdi?
Bu mühendis seni batıracak, kolon ve kirişlere bu kadar demir konur mu, Bu kadar geniş kiriş ve kolon olur mu
Adam 50×60 ebadında kolon koymuş, biz bunları 40×50 ölçülerine düşürelim. Ve birçok kolon kiriş ve tablaya döşenecek demirleri azaltacağından bahsetti.
Yaptığı hesapla beni çok kara geçireceğini anlattı.
Bu konuyu yarın konuşalım dedim, projeyi çizen mühendise gittim.
Mühendis yapılan hesaplarda yanlışlık olmadığını ve bu ustanın neden böyle bir söz söylediğini anlamadığını söyledi.
İçime kurt düşmüştü. Bu usta ile işi götüremezdim.
Ertesi gün inşaat alanına gittiğimde, bana önerdiği ölçüdeki kalıpları getirmiş olduğunu gördüm.
Meğer daha önce yapmış olduğu binada kullandığı kalıpları sökmüş o kalıpları getirmişti.
Yani aynı kalıpları benim inşaatımda kullanması için böyle bir teklif yaptığını anladım.
Gördüğüm tablo karşısında tüylerim diken diken oldu.
Üç kuruş fazla para kazanmak için insan hayatı, bu usta için hiç önemli değildi.
Derhal işine son verdim.
Elazığ depreminde yanındaki bina enkaz haline gelirken, diğer binaya hiçbir şey olmaması,
usta geçinen insanın yaptığı teklifi aklıma getirdi.
Ve maalesef hayatlarını kaybeden insanları.
Bu ölümler, tamahkarlık, vurdumduymazlık, üç kuruş fazla para kazanma hırsı, sorumsuz ustaların kendi menfaatleri doğrultusunda insan hayatını hiçe saymaları neticesidir.
İçimizi yaktınız,
birçok ailenin hayatları ile oynadınız.
Sizi Allah a havale ediyorum.