Çok değerli dostum Faruk Öndağ bey kardeşim geçtiğimiz gün, Kırım 1
Kadehimi Kuran ı Kerimin şerefine kaldırıyorum başlıklı bir yazı yazmıştı.
Bende bu yazıdan esinlenerek yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.
Yıl 1992 Rusya dağılalı bir yıl olmuş, taşlar yerli yerine oturmamıştı.
Taşkent e ve Oradan da Semerkant a gittim. Ramazan ayının ilk günleri orada tanıştığım bir profesör
iftar yapmak üzere beni evine davet etti.
Mükellef bir sofra. Bir de ne göreyim sofrada içki şişeleri.
Kendilerine sordum bu ne dedim “arağ” yani içki dedi.
Siz oruç tutmuyor musun diye sordum. Tutuyoruz dedi.
Peki bu arağ ların burda işi ne deyince, o ayrı bu ayrı dedi.
İslamiyet hakkında zerre kadar bilgileri yoktu.
Benden Kuran ı Kerim istediler.
Ertesi gün beni daha önceleri yasak olan, bir ay önce ziyarete açılan bir yere götüreceklerini söylediler.
Tam hatırlamıyorum ama yaklaşık bir saat yol gittikten sonra taşlarla çevrili bir yere geldik.
Aracımızı burada park ettikten sonra içeri girdik. Büyük bir şadırvan etrafın da mescit ve bir mezar.
Sordum bu muhterem zat kim.
İmam Buhari nin mezarı dediler.
Abdest alıp namaz kılmak isteyince, şadırvana yöneldim, başladım abdest almaya etraftaki beş on yaşlı insan başıma üşüştü.
Merak ettim, nedir,ne istiyor bu amcalar diye sordum.
Nasıl abdest aldığını görmek istiyorlar. Biz Müslümanız ama hiç bir şey bilmiyoruz. Bize hoca gönderin Kuran ı Kerim gönderin, biz bilinçlenmek istiyoruz dediler.
Onlardaki öğrenme merakını ve her türlü baskıya işkenceye rağmen inançlarından bir şey kaybetmediklerini görünce, zaten sulu gözlü biriyim, gözyaşlarımı tutamadım.
Taşken ve Semerkant a daha sonra birkaç kez daha gittim, profesöre sordum ARAĞ A DEVAM MI?
Güldü, Ramazan da içmediklerini söyledi.
İnşallah hepten bırakırsın dedim.
Bana bu anımı yazmama vesile olan Faruk Öndağ bey kardeşime teşekkür ediyorum.
Umarım birileri bu tablodan birkaç hisse çıkarır.