Sibel Ünli, 20 yaşında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi bir evladımız. Hasta bir annesi ve bir de kardeşi var.
Kendisi de epilepsi hastası. Uzun zamandır geçim sıkıntısı çekiyordu. Hem biriken borçlarını ödemek ve hem de geçimini sağlamak için iş arıyordu. Ailesi bir ay önce kayıp ilanı vermişti.
Maalesef dün öğle saatlerinde, Yenikapı sahilinde cesedi bulundu. Sosyal paylaşımlarından yola çıkarsak intihar etmişti.
Ünli nin intihar etmeden önce sosyal medya hesabından attığı tweetler şöyle;
“Yemek kartımda bir lira kalmış, gidecek yerim yok, iş arıyorum”.
“Gidecek bir yerim yok, yaşamaya değer bir hayatımda”.
Ve çaresizliğin, umutların tükenmişliği, yalnızlığa terkedilişin sonucu, İNTİHAR.
İnancımıza göre öbür dünyasını da mahvetti.
“ Dicle kenarında bir kurt kapsa kuzuyu gelir adli ilahi Ömer den sorar onu “ diye iktidara gelenler nerede?
Dört milyon Suriyeliye din kardeşi diye kucak açanlar, kendi insanını aç bırakıyorsa, kendi insanın düştüğü sıkıntıdan bihaberse,
bu kızımızın intihar edişini nasıl değerlendireceğiz.
Ve ne diyeceğiz.
Yavrumuzun düşmüş olduğu bu durumdan, çevresi, mahallesi, mahalle muhtarı, okul ve sınıf arkadaşları hiç mi haberdar değil di.
Bu nasıl vatandaşlık, bu nasıl insanlık, bu nasıl arkadaşlık ve komşuluk.
İnsan yakınındaki insanın derdi ile dertlenmiyor, onun derdine çare aramıyor, benden sonra tufan vur patlasın çal oynasın diyorsa, biz çoktan insanlığımızı kaybettik dostlar.
Yukarıda inancımıza göre öbür dünyasını da mahvetti diye yazdım ya, yanlış yazdım.
Onu bu duruma sürüklediğimiz ve onun düşmüş olduğu sıkıntıdan haberdar olmadığımız için, biz öbür dünyamızı mahvettik.
Biz mahvolduk, biz kaybettik biz.
Komşusu aç ken tok yatan bizden değildir diyen Peygamberin yüzüne nasıl bakacağız.
Sevgili Sibel in hiç sorumluluğu yok.
Sorumlu olan, duyarlılığını yitirmiş, insanlığını kaybetmiş olan toplumda, yani bizde.
Ben halime ağlıyorum dostlar, sizi bilemem.