MUZAFFER ÇİLEK İLE SÖYLEŞİ

Saygıdeğer Okuyucularım. Birkaç ay önce sizlerin de bildiği gibi Çilek mobilya sahipleri önce basını ve sonra da sektördeki bazı firmaları Kurşunlu da bulunan tesislerine davet ettiler.

Bu davetten edindiğim bilgileri sizlere aktarmış ve ileriki günlerde sektör davetleri bittiğinde, biz kez daha kendilerini ziyaret edeceğimi, kazanımlarını sizlerle paylaşacağımı söylemiştim.

Öncelikle bu teklifimi kabul eden, ikinci kez firmalarında ağırlayan, sorduğumuz sorulara içtenlikle ve tüm açıklığı ile cevap veren Muzaffer Çilek beyefendiye teşekkür ediyorum.

Soru:

Sayın Muzaffer Çilek, geçtiğimiz günler önce basını ve sonrada İnegöl deki mobilyacıları fabrikanıza davet ettiniz, üretim bandını gezdirdiniz, işletme hakkında bilgi verdiniz.

Sizler için çok ciddi bir zaman kaybına da sebep olan bu toplantıları yapmanızdaki amaç ne idi.

Sonuç itibari ile amacınıza ulaştınız mı?

Cevap:

Biz öncelikle bu toplantı geleneğimize 2002 yılında sektörün duayenlerini davet ederek başladık.

Onlara hem ikramlarımız oldu, hem de mobilya sektörünün ne durumda olduğu hakkında bilgi alışverişinde bulunduk.

Buradaki amaç, fabrikamızı gezip görsünler, çalışma stratejimiz hakkında bilgi edinsinler, daha sonra da görüş ve düşüncelerini öğrenelim, bizlerde onların fikirlerinden istifade edelim.

Bir başka yaptığımız iş te 20 ve 25 yaş arasındaki gençleri davet etmek oldu.

İkinci kuşak diyebileceğimiz gençlerimizin isimlerini daha önce davet ettiğimiz büyüklerinden ve mobilyacı duayenlerden öğrenerek, ileride babalarının  ve amcalarının yerini alacak daha çok üniversite okumuş gençlerle toplantılar yaptık.

2002 yılında başladığımız bu toplantılarda markalaşmayı, yurt dışına açılmayı, fuarcılık bilgilerimizi paylaştık. Bu arada bizim de tabi ikinci kuşak gençlerimiz var, gelen misafir gençlerle bizim gençleri tanıştırdık.

Sonra Bursa, Kayseri, Eskişehir, Gaziantep gibi birçok ilin mobilyacılarını davet ettik.

Onlara da yeni fabrikamızı, düzenimizi, nasıl çalıştığımızı gösterdik. Yurt dışı fuarcılık sektörü ile ilgili bilgi alışverişinde bulunduk. Sektörle ilgili genel sohbetler yaptık.

Güzel de oldu. Hatta bu toplantılardan MOSDER fikri doğdu. Mobilyacılar derneğinin kurulması için çalışmalar başlattık.

Ve daha sonra iki veya üç ayda bir değişik illerdeki arkadaşların fabrikalarına giderek çalışma sistemlerini görme fırsatımız oldu.

Ankara da Casa mobilya, Çanakkale de Doğtaş mobilya, Kayseri de İstikbal, Bellona ve o zaman çok büyük bir tesisi olan İpek mobilya fabrikalarını gezip gördük.

Sonra kendi aramızda bir dostluk oluştu. Ve birlikte bir dernek kurduk. Biliyorsunuz bu dernek Türkiye nin saygın bir derneği oldu.

Başlatmış olduğumuz bu girişimler sonucu MOSDER kuruldu, bu ve buna benzer hizmetlere vesile oldu.

Daha sonra bu çalışmalar 2004 sonlarında 2005 yılında kesildi.

Biz şirket merkezini İstanbul a taşıma ihtiyacı duyduk.

Soru:

Siz İnegöllüsünüz, fabrikanız da İnegöl de. Hangi nedenlerden dolayı Genel müdürlüğünüzü İstanbul a taşıma ihtiyacı duydunuz?

Cevap:

Bunun nedeni o dönemlerde İnegöl ve Bursa da pazarlamacı, tasarımcı, danışman, insan kaynakları ile ilgili eleman bulamıyorduk.

Ayrıca ajanslar, PR şirketleri, reklam ajansları, havaalanı İstanbul da idi

O yıllar İnegöl İstanbul arası yaklaşık beş saat ti, zaman zaman kazalar oluyordu.

Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı Genel müdürlüğümüzü İstanbul a taşıdık.

Şimdi ise şartlar değişti, Osmangazi Köprüsü, Feribot seferleri, oto yollar, gidiş gelişleri rahatlattı. Bursa İstanbul la yakınlaştı. Bursa da İnegöl de büyüdü. Artık aradığımız elemanı İnegöl de olmazsa, Bursa da rahatlıkla bulabiliyoruz.

İnsan kaynakları elemanlarını makine mühendislerini, endüstri mühendislerini, sektörümüzle ilgili her türlü elemanı çok rahatlıkla bölgemiz de bulabilme imkanlarımız oldu.

Dolayısıyla iş değişti. Bizim de İstanbul a gitmemizdeki maksat hasıl olmuştu. Bu süreç içerisinde ihtiyaç duyduğumuz ekibimizi kurduk. Kurumsal olma yolundaki hedeflerimizi tamamladık.

Olumsuz şartlar ortadan kalkınca 2018 yılında tekrar İnegöl e dönmeye, genel müdürlüğü İnegöl e taşımaya karar verdik

Ekibimizle birlikte İnegöl e geldik. Zaten bir kısmı Bursa da yaşıyordu. İnegöl e gelmemizle birlikte onlar da Bursa dan İnegöl e gidip gelmeye başladılar.

İyi ki de gelmişiz.

Soru:

Zaman zaman İnegöl e geliyor olsanız da 15 sene sonra İnegöl e döndüğünüzde mobilya sektörü yönünden İnegöl ü nasıl buldunuz?

Cevap:

İnegöl de ki mobilyacı arkadaşlarımız İnegöl ün nedenli geliştiğini göremiyor. Biz de İnegöl de olduğumuz süre içerisin de göremiyorduk. Ama aradan 15 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra İnegöl e dönünce, İnegöl ün nasıl büyüdüğüne ve geliştiğine şahit olduk.

Eskiden bir tek Osman bey caddemiz vardı. Sonra Ertuğrul gazi caddesi ilave oldu. Sonra Ertuğrul gazi caddesi ile Bursa Ankara ana yolunun birleştiği noktada Muzaffer mobilyanın olduğu kavşak ve civarı canlandı.

Bursa yolu üzerinde birkaç mağaza ve ardından mobilyum ve mobilyum a benzer AVM ler hizmete girdi.

Derken bir tatlı rekabet oldu. Piyasa canlandı.

Mobilyanın merkezi dediğimiz olay bu şekilde gerçekleşmeye başladı.

Birçok yerden mobilyacıların İnegöl e geldiğini,  İnegöl de imalat yaptıklarını, yapmış olduğumuz bu toplantılar neticesi öğreniyoruz.

Adam Kazakistan dan gelmiş, profesyonel ekibini kurmuş 150 kişi çalıştırıyor, İnegöl de iş yapıyor. Üç ayda bir iş yerine geliyor, gerekli çalışmalarını yapıp tekrar Kazakistan a dönüyor.

Adam Yemen den gelmiş o da 150 kişi çalıştırıyor, ne alaka diyebilirsiniz. Ama öyle değil.

İnegöl e iş yapmaya gelmiş, hoş gelmiş safa gelmiş. Oda kurmuş profesyonel bir ekip, 250- 300 kişi çalıştırıyor. Ürettiği malın %30 unu kendi iş yerlerine, kendi ülkesine götürüyor %70 ini ise başka yerlere satıyor, yani ihracat yapıyor.

Adam gelmiş Türkmenistan dan o da İnegöl de bir tesis kurmuş, o da önemli bir üretici.

İlerde daha büyük yatırımcıların İnegöl e geleceğinin işaretidir tüm bunlar.

Adam Trabzon dan gelmiş, yine önemli bir mobilyacı. Çok güzel bir tesis kurmuş. Kendi anlatıyor, biz de heyecanlandık.  20 konteyner Çin den makine getirmiş, tam otomatik robotlu makine tesisi kurmuş, çalışıyor.

Öte yandan İstanbul dan gelmiş bir firma, Ankara dan gelmiş bir firma.

Bunlar İnegöl ü tercih etmişler.

İnegöl mobilya Merkezi olacak diyoruz ya, işte yavaş yavaş bu adıma doğru yol alıyoruz.

Önce Türkiye nin mobilya merkezi olacağız, daha sonra da Dünya da mobilya sektöründe söz sahibi olmak için gayret göstereceğiz.

Şimdiden hafif hafif kendini duyuruyor. Söz sahibi değiliz ama bu gelişme gösteriyor ki İnegöl, ismini zaman içinde duyuracak ve söz sahibi olacak.

Böyle bir çalışma var. İnegöl mobilyasının gelişmesine katkı sağlayan Yozgat tan Çorum dan gelen arkadaşlarımız var. 20- 30 yıldan beri İnegöl de ikamet etmekteler. Artık onları yabancı saymıyoruz, onlar İnegöl ün yerlisi oldular.

Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın hepsi İnegöl mobilyasının gelişmesinde, büyümesinde önemli katkı sağlıyor.

Kazakistan dan, Türkmenistan dan, Yemen den ve diğer yerlerden gelenler, İnegöl için önemli bir değer ve ayrıca referans merkezidirler.

Kayserililer İnegöl de fabrika açmadılar. Ama adamların ofisleri İnegöl de, Tasarımlarını ve fason ürünlerini İnegöl de yaptırıyor, paketleyip bayilerine gönderiyorlar.

 Onlar da İnegöl ün değerini biliyor, zamanla taşıma su ile değirmen dönmez deyip tesislerini İnegöl de kurabilirler.

Hülasa İnegöl mobilya şehri oldu, daha da olacak ve İnegöl için de güzel olacak.

Soru:

Şu ana kadar yaklaşık kaç firma ile ve kaç kişi ile görüşme yaptınız, bu görüşmelerde edindiğiniz bilgileri paylaşırmısınız?

Cevap:

Bu güne kadar 10 un üzerinde firma ile, yaklaşık 180-200 kişi ile görüştük, tanıştık, bilgi paylaştık.

Bu paylaşımlardan “biz de böyle yapsak iyi olur” diyen misafirlerimiz oldu.

Biz de onların paylaşımlarından çok şey öğrendik ve istifade ettik.

HANİ BİLGİ PAYLAŞINCA deniyor ya, işte biz tamda bunu yapmaya çalıştık.

Onlar bizden, biz de onlardan çok şey öğrendik. Belki onlardan çok biz istifade ettik.

Ve bir memnuniyet oluştu. Onlar bizle, biz de onlarla görüşmekten son derece hoşnut olduk.

Belki de en önemlisi, bu 15 li 20 li guruplarda herkes kendini beşer dakika anlattığı için, kim ne yapıyor, nasıl mal üretiyor, klasik mi, modern mi, boyalı mı, ucuz mal mı, ihracat oranı nedir, kaç kişi çalıştırıyor, hangi teknolojiyi kullanıyor.

Bu ve buna benzer bilgileri öğrenmemize ve birbirimizi daha yakından tanımamıza vesile oldu.

Adam komşusunun ne yaptığını, durumu nedir, hiçbir şey bilmiyor. Bu toplantılarda samimi hava oluşunca ciddi bilgiler paylaşıldı ve bir güven ortamı oluştu.

Adam heyecanlandı, o yüzden ihracatta 15-20 milyon dan bilmem kaç yüz milyonlara çıktık.

Bu nasıl oldu, herkesin ciddi katkıları neticesi bu noktaya gelindi. Bu kadar mobilya mağazaları, cadde boyları, AVM ler kolay oluşmadı.

Ama çabuk oluştu. Bu gelişim 10- 15 yılda meydana geldi. Yine İhtisas Organize sanayi bölgesini biliyorsunuz, İnegöl Organize Sanayi Bölgesi açıldığında 5-6 tane kaplamacı ile 2 tane mobilyacı vardı. Hep Bursalı tekstilciler kaplamıştı. Organize sanayide yer kalmayınca Yenice ve civarı gelişti. Ama ihtisas gelince hem Yenice bölgesinde hem de ihtisasta mobilyacılar arttı önemli sayabileceğimiz fabrikalar açıldı.

Zaman içerisin de çok daha iyileri olacak.

Soru:

İnegöl çok kısa bir zaman da ciddi büyüme gösterdi, bu büyümeyi nasıl değerlendirirsiniz? Olumlu mudur yoksa ileri de tehlike çanları çalar mı?

Cevap:

Biz 10-15 sene içerisinde hızlı bir şekilde bu noktaya geldik. Bence fazla bile büyüdük. Bazen birilerinden İnegöl mobilyacılık adına fazla bir gelişme gösteremedi, gibi cılız dahi olsa sözler duyuyoruz.

Ben bu sözlere katılmıyorum. Hayır, İnegöl de mobilya sektörü çalışanları çok şey yapıyor. Hatta fazla bile hızlı gidiliyor. Bu kadar hızlı gitmememiz lazım. Daha yavaş daha tedbirli gitmemiz gerekir.

KAVAK AĞACI gibi hızlı büyümememiz lazım. Hem İnegöl şehri olarak, hem İnegöl mobilyası olarak ve hem de firmalar olarak.

Sonra en ufak bir fırtınada devrilme ihtimali var.

Biz CEVİZ AĞACI gibi ÇINAR AĞACI gibi olmalıyız.

Biz aslında büyüme konusunda, İnegöl belediyesi olarak ta, İnegöl mobilyacıları olarak ta, şirket sahipleri olarak ta, dernek ve odalar olarak ta dizginleri biraz çekmeli ve yavaşlamalıyız.

Soru: Neden, bazı endişeleriniz mi var

Cevap:

Daha doğru işler yapalım, daha kök salalım, daha derinlik kazanalım.

Dikkatli olalım. Yeni bir cadde açmayalım, yeni bir AVM açmayalım, yeni bir Organize sanayi açmayalım, yeni bir fabrika yapmayalım, şirket sahibi olarak var olan fabrikayı daha rantapl bir hale getirmek için gayret gösterelim. Var olan OSB yi, var olan caddeyi ve var olan AVM yi daha iyi bir şekilde değerlendirmenin yollarını arayalım.

Dağınık bir şekilde büyüyüp, yönetemeyeceğimiz bir durum yaratacağımıza yani laçka bir duruma geleceğimize, bulunmuş olduğumuz durumu en iyi bir şekilde değerlendirmenin yollarını aramalıyız. Hesapsız gidersek firmayı üşütür, hasta ederiz ve sonra da toparlamamız çok zor olur.

Bu nedenle de bir an önce dağınıklığımızı toparlamamız gerekiyor.

Soru:

Çok mu dağınık görünüyoruz?

Cevap:

Yok hayır bunu demek istemiyorum. Ama bu hızla gidersek dağılabiliriz.

O yüzden herkes biraz olsun dizginleri toparlayıp, daha çok verimliliğe, daha çok kaliteye, daha çok imaja, daha çok kurumsallığa, daha çok markalaşmaya, finans konusunda daha güçlü olmaya, daha fazla müşteri bulmaya çalışmamız lazım.

Şu an birçok kişi bankalardan kredi alıyor, yeni bina yapıyor, yeni makineler alıyor, yeni showroom lar açıyor, fuarlara gidiyor, para harcıyor. Kazandığını harcıyor bence, ama doğru yere mi harcıyor?

Üç showroom açacağına bir showroom mu açılsa, iki showroom parası ile sistemini mi değiştirse.

Bankalardan misal 10 milyon çekip, kredi ile bu işleri yapmasa da iki veya üç yıl sabretse kendi imkanları ile mi büyümeyi yapsa,

Bu ve bunun gibi düşüncelerle daha sağlam ayağı yere basmış bir şekilde firmalarımızı ve İnegölümüzü büyütsek iyi olmaz mı

Bence bu noktadan sonra büyüme alanında değil de toparlanma alanında gayret göstermeliyiz.

Yani demek istediğim şu. Hesapsız kitapsız işler yapıp geri adım atacağımıza, iki adım atmayı düşünüyorsak bir adım atalım, daha sonra iki adım veya üç adım daha atalım. Yani bir adım atıp iki adım geri gitmeyelim.

Şimdi toparlanma zamanı, sonra bir adım atarız.

Şu an güzel gidiyoruz. Organik bir büyüme var. İyi güzel tamam da ne kadar sağlam gidiyoruz, onu herkes kendine sormalı.

Eğer biraz tereddütleri varsa, biraz daha ayağımı yorganıma göre uzatayım, ileriye dönük riskleri almayayım. Az risk alarak yapılacak işleri mutlaka gözden geçirmemiz lazım diye düşünüyorum.

Yapılır, yapılmaz diye bir şey yok. Böyle güzellikleri yapan herkes kendi kurumunu, derneğini, şirketini düşünür, mutlaka gereğini yapar.

Varsa eksiğini toparlamak için bir şeyler yapar.

Soru: Ciddi endişeleriniz olduğunu görüyorum, bu konuyu biraz daha açar mısınız.

Cevap:

Biz, birbirimize bakıyoruz. Birisi yeni bir bina yapıyorsa, yeni bir makine alıyorsa, yeni bir showroom açıyorsa, yeni bir fabrika yapmaya başlamışsa, yeni fuarlara gidiyorsa, biz de yapalım, biz de gidelim diyen, acele eden bir kesim var.

Birileri de ben daha çok kurumsallaşmalıyım, daha çok verimliliğimi artırmalıyım, ben daha çok paketlemeyi iyileştirmeliyim, ben daha çok firelerimi azaltmalıyım deyip böyle çalışıyorsa, bunlar örnek alınmalı.

Disiplinli, düzenli ve itinalı çalışmalar yapanlara da ihtiyaç var, diğerlerine de.

Bu söylemlerim sakın yanlış anlaşılmasın, moral bozucu bir söz söylemiyorum. Tam tersi işin bir de bu tarafına bakmanız gerektiğinin altını çizmeye çalışıyorum.

Hep büyüyelim, gelişelim, yeni yerler yeni fabrikalar açalım, yeni makinalar alalım

tamam da,

Bir de nasıl çınar ağacı olurum, o kısmını da hep akılda tutalım demek için bu sözleri söyledim.

Onun dışında bu yaptığımız ziyaretlerden herkes memnun. Ne var ki bu toplantıları hafta da iki üç kez yaparken şimdiler de haftada bir kez yapıyoruz. Talep olursa arkadaşlarımız da, biz de hazırız.

Zaten çalışan bir sistemi iki üç saat içinde geziyorlar, görüyorlar. Sohbet ediyoruz, hoş bir ortam oluyor.

En güzeli de yeni dostluklar oluşuyor.

Velhasıl güzel oluyor. İyi ki böyle bir çalışmayı yeniden başlatmışız.

Soru:

Türkiye mobilya sektörü olarak dünya piyasasında söz sahibi mi,

Bu nokta da Türkiye nerede, İnegöl olarak neredeyiz, bir değerlendirme yapar mısınız.

Cevap:

Güzel bir soru, biliyorsunuz dünyada ikiyüz küsür ülke var. Bu ülkelerin içerisinde ilk beşler, sekizler, yirmiler var. Biz ekonomi olarak 15. Sıradayız. Bu tabi çok güzel bir durum. 216 ülkenin içinde 16. Veya 15. Sıradasınız.

İlk yirminin içindesiniz.

Bu ne kadar güzelse mobilya sektörü de aynı bu seviyede güzel.

Türkiye de bir mobilya sektörü var.

Türkiye, 216 ülke arasında ekonomisi nasıl 15. Sırada ise, yine mobilya sektörü olarak da 15. Sıradayız. Tekrar söylüyorum dünyadaki 216 ülkeden 15. Sırada olmak çok çok önemlidir.

Demek ki 201 ülkeyi geride bırakmışız.

Türkiye 2023 yılında ilk onun altına girmeyi hedeflemiş durumda. Bu hedef yaşadığımız ekonomik sıkıntılardan dolayı bir iki sene ötelenebilir. Bu çok önemli değildir.

Dolayısıyla bizim de mobilya sektörü olarak bulunmuş olduğumuz 15. Sıradan ilk 8 lere 9 lara girmemiz gerekiyor. Bu noktaya gelebilmemiz için Türkiyemiz gibi biz mobilyacılar olarak ta bir vizyon ortaya koymamız gerekiyor.

Bizim bu noktaya gelmemiz daha kolay olabilir. İlk beş ler ve yediler kuvvetli ülkeler ve kuvvetli firmalar, bunlardan sonra bizim de içinde bulunduğumuz ilk beşten sonraki on firma bizden çok farklı ülkeler değil.

Bu nedenle bizim 15. Sıradan 9. Sıraya geçmemiz rahat olacak diye düşünüyorum. 9. Sıradan daha aşağılara inmemiz şu andaki duruma göre mümkün gözükmüyor. Çünkü karşımızda büyük firmalar, Polonya, Almanya, Çin, İspanya, Kanada, Amerika gibi ülkeler var. Ama biz ilk ona girebiliriz. Dolayısıyla dünya da mobilya sektörü dendiğinde Türkiye 15. Sıradadır.

Peki İnegöl bunun neresinde, Ülkemiz dünya da 15. Sırada ise İnegöl son 10 veya 15 yılda yaptığı büyük atakla, eskiden Ankara, Eskişehir, İstanbul, kayseri ön sıralarda iken şimdi gerilerde kalmıştır.

Ölçek olarak Kayseri yi geçemedik ama, isim, marka, iş bilirlik, model olarak sektörün büyümesi ve gelişmesi açısından İnegöl son 15 yılda bütün bölgelerin önüne geçti.

Yani liderliği aldık. En azından isim liderliğimiz var. Bu nedenle Ülkemiz mobilya sektöründe dünya da 15. Sırada olduğuna göre onun yanında hemen İnegöl var ve ilk 30 lar da yer alır.

İnegöl mobilya üretimi ve tüketimi belki 100 ülkeden fazladır. Dolayısı ile İnegöl olarak da çok iyi bir noktadayız.

Onun için de sağlıklı büyümeye ihtiyacımız var. Hedefimiz ilk on olduğuna göre şirketlerimiz iç bünyesindeki dağınıklığına check up ına dikkat etmelidir.

Soru:

15. Sıradan 9. Sıraya gelmemiz için Türkiye nin uyguladığı politika önemli mi, yoksa sadece üretici firmaların fonksiyonları mı önemli?

Cevap:

Bu da çok güzel bir soru. Türkiye nin ürettiği politika ne olabilir. Ekonominin canlanması demek. İnegöl mobilya piyasasının hareketlenmesi, ciroların artması demek.

Türkiye de ekonomi canlanırsa, konut yapımına hız verilirse, işler iyi olursa, insanlar zenginleşir, dolayısıyla bizim sektörün canlanmasına neden olur. Bu güzel.

İyi ama, biz büyüyeceksek, dünya piyasalarında ilk on a gireceksek bu Türkiye ye mobilya satmakla olmaz. Dünya ya mal satarak büyümeliyiz. Ülkeye döviz kazandırarak.

Dolayısıyla diyelim ki iç piyasada büyüme olmadı, bu bizi yani mobilyacıları etkilememesi lazım. Çünkü mobilyacılar büyümesini dışarda geliştirecek, kendini dışarı doğru büyüteceği için iç piyasadaki durum büyümeye engel değil.

Kimse sucu hükumete vs yüklemesin, dışarda piyasa var.

Dışarı açılmanın yolları aranmalı. Ha ne var, bazı olumsuzluklar karşısında ABD nin uyguladığı politika gereği Euro ve dolar baskısı var. Bu baskıdan dolayı Dolar ve Euro yükseliyorsa bu durum biz mobilyacılar için bir fırsat, bir avantaj.

Olumsuz bir durum yok. Tam tersi bir artı getiri, yani bir fırsat.

Soru:

İç piyasadaki durgunluk bir moral bozukluğu yaratmıyor mu, büyümemize engel değil mi?

Cevap:

Biz mobilyacılar engel tanımamamız lazım. İç piyasada konut yapılmıyorsa yapılmasın. Irak yapar, balkanlar yapar, başka ülkeler yapar. Piyasa geniş.

Birçok Arap ülkeleri var, biz oralarda pazar aramalıyız. Oralara mallarımızı satmalıyız. Dolar Euro arttıysa ne güzel işte, varsın artsın. İşin özü bizim büyümemiz ve dünyada ilk on a girmemiz için, iç piyasadaki durgunluk etkili olmaz, olmamalı da.

Biz yeter ki çalışalım, dış piyasaya açılalım, büyümek için plan yapalım.

Son iki yıldır ülkemizdeki iç ve dış olumsuz gelişmeler, piyasalarda bir daralmaya neden oldu. Arkadaşlarla konuşuyoruz, iç piyasa daralınca mecburen yurt dışına gittim diyen arkadaşlarımız var.

Bak ne güzel, bu güne kadar hiç yurt dışına gitmemiş ve hiç mal satmamış. Şartlar onu yurt dışına yönlendirmiş şimdi de ürettiğinin % 60 ını yurt dışına sattığını söylüyor. Bu arada ihracatı öğrendi, müşterileri oldu.

Yarın iç piyasada canlanır içeriye de, ihracata da mal veren firma haline gelir. Her işte bir hayır vardır. İç piyasada daralma olmasaydı bu vatandaşımız yurt dışına çıkmayacak, ihracat yapamayacaktı.

Sonuç olarak her şeyin iç piyasada bitmediğine de şahit olmuş oldu.

Gümrükçü arkadaşlarla konuşuyorum, abi yetiştiremiyoruz diyorlar, ne kadar güzel.

Zaten bazı ülkelerin bizim dışımızda başka bir ülkeden mal alma şansları da nerede ise yok gibi.

Soru:

Çok önemli bir söz söylediniz neden başka ülkelerden mal alma şansları yok.

Cevap:

Herkes Çin den mal alamıyor ki, Çin den mal alabilmesi için 3 bin, beş bin, on bin adet sipariş etmesi lazım. Ayrıca sipariş ettiği malın parasını verecek ve üç ay beş ay altı ay gibi malı beklemesi lazım. Çin de ölçek var. Herkes gelip Çin den mal alamaz. Büyük firmalar alışveriş yapabilir.

Küçük firmalar ise ancak, İspanya dan, Polonya dan, İtalya dan veya Almanya dan mallarını tedarik edebilirler.

Buralardan da adam bir konteyner mal alacak sa yüzlerine bile bakmıyorlar, benim distribütör lerim var gidip oralardan alın diyorlar.

Ayrıca buralar da fiyatlar yüksek, bir de distribütöre yönlendiriyor, o da karını koyuyor dolayısıyla fiyat artıyor. Adam İnegöl e geliyor bir bakıyor ki Almanya da 3000 dolarlık koltuk, İnegöl de 1000 dolar.

Ve hemen İnegöl den mal alıyor. Bir de İnegöl esnafı ona 3 takım da istese veriyor beş takım da. Birkaç kişinin malını tır a yüklüyor adama teslim ediyor.

Alıcı için ciddi bir kolaylık getiriyor.

Dolayısıyla bu kolay satın alma, diğer ülkelere göre fiyat uygun, zaten adette de sınır yok, o zaman da teveccüh bize, yani İnegöl e oluyor.

Bu durum gün geçtikçe de daha artacak.

İnegöl ün önü açık, yolu aydınlıktır. Karamsarlığa düşmenin anlamı yok. Yeter ki adımlarımızı hesaplayarak atalım.

Sayın Muzaffer Çilek, bizlere zaman ayırdığınız ve bu bilgileri paylaşmamıza vesile olduğunuz için çok teşekkür ediyorum.

Çok önemli bilgiler verdiniz, sektördeki herkesin bu bilgileri birkaç kez okuyup özümsemesi gerektiğine inanıyorum

İyi ki varsınız.

Muzaffer Çilek:

Ben de bizlere vermiş olduğunuz bu destekten dolayı sizlere teşekkür ediyor, herkese selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli okurlarım,

Yapmış olduğumuz bu söyleşiyi burada noktalarken bir noktanın altını çizmek isterim.

Bu söyleşiden edindiğim intiba, hiçbir şeyin tesadüfi olmadığıdır.

Çilek mobilyanın mayasında;

Sabır, irade, öngörü, kolektif akıl, mütevazı olma ve paylaşım var.

En önemlisi de KİM NE YAPIYOR DEĞİL, BİZ NE YAPIYORUZ fikri ve düşüncesi var.

İşte bu özelliklerinden dolayı da Dünya markası olmuştur.

Allah yollarını açık etsin.

Mehmet Hanefi YILDIRIM

Mehmet Hanefi Yıldırım kimdir ? Aslen Trabzonludur.1952 yılında Kars’ta dünyaya geldi. İlkokulu Kars’ta, Ortaokulu İstanbul Bilir Koleji’nde, liseyi ise Kars Alparslan Lisesi’nde bitirdi.  Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nin“ Medya ve İletişim” ve “Halkla İlişkiler ve Tanıtım” bölümlerinden mezun oldu. 1974 yılında Kars’ta günlük yayın yapan Ekinci gazetesinde köşe yazarı olarak gazeteciliğe başladı. Daha sonra sırasıyla Yazı İşleri Müdürlüğü ve Genel Yayın Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1979 yılının ortalarına doğru Kars’tan ayrılarak İnegöl’e yerleşti.  1984 yılı Kasım ayında günlük yayın yapmak üzere Yıldırım gazetesini çıkarmaya başladı. 31 yıl kesintisiz Sorumlu Genel Yayın Müdürlüğü görevini üstlendi. 2015 yılının sonlarına doğru gazeteyi devretti. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Türkiye çapında düzenlediği “Anadolu Basınını Özendirme” yarışmalarında 1985, 1988, 1989,1990 ve 2011 yıllarında fıkra ve makale dallarında birincilik ödülleri aldı. Alman Kültür Bakanlığı tarafından 1996 yılında Anadolu basınını temsil etmek üzere Almanya’ya davet edildi. Merkezi Ankara’da olan Anadolu Basın Birliği Genel sekreterliği ve yönetim kurulu üyeliği yaptı.  2021 yılında Medya Yıldırım adlı sosyal medya sitesini kurarak, basın hayatına yeniden döndü. Yerel televizyonlarda, sosyal ve siyasi söyleşi programları yaptı, yapmaya da devam ediyor. Halen Bursa Kent Konseyi başkan vekili olarak görev yapmakta, 16 yıldır İnegöl Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığını yürütmekte. Sürekli Sarı Basın Kartı sahibi, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir