Oldum olası Bursa basınından uzak durdum.
Zaman zaman bazı mahfillerde yan yana gelsem de, çoğunun yüzüne bakınca midem bulanır.
Öyle pişkin, öyle kaşarlar ki, onlar için her şey mubahtır.
Tam kırk bir yıldır Bursa dayım.
Kimin ne olduğunu çok iyi bilirim.
Kim kaç kuruşluk adamdır.
Kimin yüreği kaç gramdır.
Kimin bedeli ne kadardır,
Kim Bursa halkının menfaatini düşünür.
Kim mesleğini namus kabul eder.
Kim hangi alicengiz oyunlarını sergiler.
Kim paranın kazandığı insandır
Kim Tehdit ve şantajı bir gelir kaynağı olarak görür
Kim menfaati için en yakın arkadaşını bile gammazlar
Şöyle bir başınızı çevirip,
Bursa basınına bakarsanız, hepsini görürsünüz.
Albert Camus “Basın ancak bir yandan hükumetin gücüne, öte yandan da para gücüne dayanmadığı sürece özgür olabilir” der.
Bursa basını öyle mi?
İçlerinde iyi olanlar varsa tenzih ederim. Bir çoğu maalesef gazeteciliği habercilik değil de jurnalcilik zannettiği için gemisini yürüten kaptan zihniyetindedir.
Geçmişte herkese yetecek miktar da pasta olduğu için sesleri çıkmıyordu.
Şimdiler de ise yeteri kadar pasta olmadığı için, birbirlerini girmeye başladılar.
Birçoğu Büyükşehir ve diğer Belediyelerin kapısında bekleşip atılacak pastayı beklerken, kimi zaman rol icabı, kimi zaman da sana az, bana çok hesabı ile birbirleri ile boğuşmaktalar.
Yazımı şimdilik olma kaydı ile Geothe nin bir sözü ile bitireyim “ İnsanların ne kadar kötü olduklarını görmek beni şaşırtmıyor. Fakat bu yüzden utanmadıklarını görünce çok şaşırıyorum.
Esselamualeykum. Düzelir. İnşeELLAH